İş Kazası Nedir?
İşverene karşı belirli iş görme borcu altında olan işçiler, çalıştıkları pozisyon itibariyle ya da günlük hayatta muhtemel riskler dahilinde çeşitli kaza veya yaralanmalara karşı kanun koyucu işçilerin uğradıkları maddi veya manevi zarar için yasal düzenleme getirmiştir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesinin 1. Fıkrasında, “İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı” şeklinde tanımlanmıştır. İlgili kanun muhtemel kazanın önlenmesi için gerekli tedbirlerin alması gerektiğini, ilgili kanunun 4. Maddesinde, “İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdür” hükmünü getirmiştir.
Bir Olayın İş Kazası Sayılması İçin Şartlar
1)İşçinin Sigortalı Olması
İş kazası geçiren bir işçinin, işverenine karşı iş kazası sonucu uğradığı zararlarının tazmin edebilmesi için 5510 sayılı kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (b) bendi ile 5. maddenin (a), (b), (c), (e), (g) bentlerinde sayılan işçilerden olması gerekmektedir.
Bu işçiler:
a)Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar,
b)Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;
1)Ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar,
2)Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar,
3)Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları,
4)Tarımsal faaliyette bulunanlar,
şeklinde sayılmıştır. Ancak 4. maddenin (c) bendinde sayılan kamu görevlileri bu kapsama dahil edilmemiştir.
2)İşçinin Kaza Geçirmemiş Olması
İşçi, işverenin otoritesi altındayken dışarıdan gelen ve sigortalıyı bedenen veya ruhen zarar görmesine ya da ölümüne sebep olan işçinin iradesi dışında anlık gelişen bir olayın gerçekleşmesi gerekmektedir. Konu hakkında yasal düzenleme getiren 5510 sayılı kanunun 13. maddesi;
“a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır”,
şeklinde tanım getirerek, kazanın sadece işçinin çalıştığı işyerinde gerçekleşmesini aramamış başka ihtimalleri de hükme bağlayarak bu şartı genişletmiştir. Kanunun ilgili maddesi işverenin işini görmek amacıyla işyeri dışına gönderilen işçinin geçirdiği zamanları, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanı ve işçiye işverence sağlanan taşıtla işin yapıldığı yere gidiş geliş sırasında meydana gelen kazaların da iş kazası sayılacağını ifade etmiştir. Bu kaza işçi tarafından istenilmeksizin gerçekleşmiş olmalı ve aniden gerçekleşmelidir. Aniden gerçekleşmesi şartı gerçekleşen olayın meslek hastalığıyla ayrışmasını sağlamaktadır. Eğer sürekli ellerini kullanan işçinin belli bir süre ellerinde veya parmaklarında güç kaybı veya yönlendirme kaybı gerçekleşirse bu zarar aniden gerçekleşmemiş sayılacaktır bu sebeple de sigorta türlerinden iş kazasına değil meslek hastalığı sigorta türüne girecektir.
3)Uygun İlliyet Bağı
İşçinin kanuni anlamda iş kazası geçirmiş sayılabilmesi için içinin görmekte olduğu iş ile kaza arasında ve kaza ile gerçekleşen zarar arasında illiyet bağı bulunması gerekmektedir.
a)Sigortalının gördüğü iş ile kaza arasında uygun illiyet bağı
Sigortalının 5510 sayılı kanunun 13. maddesinde belirtilen yer veya zamanlarda işveren otoritesi altında geçirdiği kaza iş kazası sayılmaktadır. Burada önemli olan nokta, işçi işverenin kendisine tevdi ettiği işi görürken dışarıdan gelen bir etki ile kazaya uğraması olacaktır. Ancak bu durum kolay kolay ayırt edilememektedir. İşçi, işyerindeki kantinden aldığı şeyden dolayı zehirlenirse veya öğle arasında sendika toplantısına katılıp bu sırada kaza geçirirse bu iş kazası sayılmaktadır. Ancak, işyerindeki spor alanında kazaya uğrayan kişinin iş kazası hükümlerine dahil olabilmesi için bu spor faaliyetinin, işle nesnel bir bağı olması gerekmektedir. Aksi durum, bu kazanın iş kazası olarak sayılmasını engellemektedir. Çünkü burada kişinin yürüttüğü faaliyette işverenin herhangi bir hakimiyet alanı bulunmamaktadır.
İşverenin otoritesi altında işyeri dışında işveren hesabına iş görmeye giden işçinin işini görürken başına gelen kaza iş kazası olarak adlandırılmaktadır.
Pazarlamacı olan işçi işverenin kendisine tevdi ettiği işi yerine getirmeye çalışırken kaza geçirirse iş kazasından faydalanabilecektir.
Alkollü olarak mezbahaya gelen işçi kesim yaparken bıçağı kendi bacağına vurarak kan kaybından ölmesi durumunda, kazanın gerçekleşmesine sebep olan kusurun büyük kısmının işçiye ait olmasına rağmen, bu kazanın iş kazası olacağını kabul etmek gerekmektedir. Çünkü önemli olan işçinin tüm sarhoşluğuna rağmen işverenin kendisine tevdii işi görebilecek durumda olmasıdır. Eğer işçi işverenin otoritesinden çıkacak derecede alkol almışsa bu aradaki illiyet bağını keseceği için kazanın iş kazası olarak değerlendirilmesi mümkün olmamaktadır.
a)Sigortalının gördüğü kaza ile uğranılan zarar arasında uygun illiyet bağı
Sigortalının uğradığı zarar ile kaza olayı arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Sigortalının uğradığı bedensel veya ruhsal zarar arasında kaza olayı arasında uygun illiyet bağı bulunmazsa iş kazasından bahsedilemeyecektir. Ancak somut olayda bu illiyet bağının varlığı kolayca tespit edilememektedir. Örneğin; hastaneye güneş çarpmasından kaldırılan işçi iyileştiği sırada kalp krizi geçirirse, burada kaza ile zarar arasında uygun illiyet bağının varlığından söz edilemeyecektir. Görüldüğü gibi işçinin uğradığı zarar ile işçinin işverenin otoritesi altında çalışması sırasında gerçekleşen kaza arasında uygun bir illiyet bağı bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlıklarda yapılması gereken işçinin yaşadığı kaza olayı ile oluşan zararı kesen başka bir zararın gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Eğer oluşan zarar, işçinin işveren hesabına çalıştığı bir iş sebebiyle geldi diyebiliyorsak bu kaza iş kazasıdır.
4)Sigortalının Bedence veya Ruhen Bir Zarara Uğraması
Sigortalının uğradığı kazanın 5510 sayılı kanunun 13. maddesi anlamında iş kazası sayılabilmesi için kaza sonucu işçinin bedensel veya ruhsal bir zarar uğraması gerekmektedir. Sigortalı işçinin ölmesi, bedeninde herhangi bir yaralanma veya yanma gerçekleşmesi, ayağının kırılması, körlük veya sağırlık gibi olaylara maruz kalması bedensel zarar için örnek verilebilmektedir. Ayrıca kaza sonucu psikolojik olarak etkilenen, şuur kaybı yaşayan, akıl hastalığı gibi ruhsal bozukluk yaşanması da kanunun kapsadığı zararı ihtiva etmektedir.
İş Kazasının Bildirilmesi ve Tespiti
Kaza gerçekleştikten sonra işverene karşı maddi veya manevi tazminat davası açmadan önce SGK’ya, kazanın 5510 sayılı kanun uyarınca iş kazası olup olmadığının tespitini yapması için bildirimde bulunulması gerekmektedir. SGK denetim ve görevli memurları olay yerine göndererek soruşturma ve inceleme yapmalarını sağlar. Soruşturma sonunda olayın iş kazası olup olmadığının tespiti yapılır. İşverenin bu bildirim yükümlülüğünün süresi kolluk kuvvetlerine derhal, SGK’ya ise üç iş günü içinde şeklinde düzenlenmiştir.
İş Kazasından Doğan Tazminat Davası
İş kazası sonucu soruşturma yapan SGK, kazanın iş kazası olduğunu tespit ederse, işçi işverene karşı iş kazasından doğan maddi veya manevi tazminat davası açabilmektedir. Ancak işveren kazayı SGK’ya bildirmez ya da kurum, kazanın iş kazası olmadığına kanaat ederse işçi söz konusu kazanın iş kazası olup olmadığının tespiti için hem işverene hem de SGK’ya karşı dava açmalıdır. SGK tazminat davasının tarafı olmadığı için daha önce açılan bir tazminat davası varsa o dava bekletici mesela yapılıp yeni açılan bu tespit davasının sonucu beklenilmelidir. İş kazasının tespiti davası kesinleştikten sonra iş kazasından doğan tazminat davası devam edecektir. Bu tazminat davası kazanın meydana gelmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabiidir.
İş kazasının tespiti davası işçi lehine kesinleşirse, maluliyet durumunda işçiye eğer işçi ölmüşse, hak sahibinin yakınlarına SGK tarafından düzenli gelir bağlanır. Bu dava kesinleştikten sonra açılacak tazminat davasında işçi lehine hesaplanacak tazminat miktarından işçiye ya da yakınlarına bağlanan gelirinden mahsup edilir.